Yunan’a gücü Atatürk düşmanları veriyor
Atatürk, yokluk içinde var olma mücadelesini yedi düvele karşı Hacı Bektaşi Veli gibi büyük bir evliyayı arkasına alıp, inandığı olguları yüreğiyle Türk Milletine hutbelerde, gemilerde, toplantılarla… Empoze ederek sayısız zaferlere imza atıp Türk milletinin namusunu, varlığını, birliğini kurtarıp, koruyarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Ehl-i Beyt nefesi ile kurmuştur.
Ülkemizi saran düşmana ve işbirlikçisi “Ülkemizi İngiliz yönetsin” diyen zihniyete karşı verdiği mücadelede Türk milletinin milli ve dini duygularını yoğurarak tek bilek yapmayı başaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk İmanını ortaya koyarak kazandığı savaşlardan sonra Dünya’ya korku veren aynı zamanda da çok sayılan bir lider olarak tarihin temiz sayfalarında yerini almıştır.
Mücadelesinin her bölümü üstün başarılarla, zaferlerle dolu olan, son olarak İzmir’de Yunan’ı denize dökerek topraklarımızı ayrık otlarından temizleyen Atamız bununla da kalamamış ülkemizi muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak için kolları sıvamış, var gücü ile çalışarak az zamanda çok büyük işlere imza atmıştır.
Hayata gözlerini yumduktan sonra dahi Dünya’nın saygı duyduğu ve çekindiği lider olmuştur.
Buradan hareketle gelelim yazımızın ana temasına hemen burnumuzun dibinde bırakın savaşmayı “Atatürk” desek yüzmeyi bilmeyeni dahi kendisini denize atacak olan bir avuç Yunan, ardı arkası kesilmeyen tehditleri savurduğuna şahit olmaktayız.
Her gün farklı bir senaryo ile karşımıza çıkmaya çalışan Yunan’ın ABD ve AB ülkelerinden güç aldığı fikrinde birleşen televizyonlarda haritanın karşısına geçip birilerini memnun etmek adına konuşan ve sihirli değneği elinden düşürmeyen zihniyetlerin yanıldığını ve büyük fotoğrafı gözden kaçırdıklarının altını çizerim.
Burada “aslolan kimin ne dediği ne yaptığı değil de bizim ne yaptığımız” kilit cümlesidir. Zaten aklıselim düşünüp olayı ele alacak olursak o güçlerin hiçbiri bize dost olmadı, hiçbir zamanda dost olmayacaklardır. Topraklarımız üzerindeki kötü emelleri sonsuza dek devam edecektir. Dost olmalarını da beklemek havanda su dövmekten ibaret olacağını fikri Türk milletinin ortak kanısı olduğunu düşünüyorum.
Buradan hareketle Yunan’a en büyük gücü veren zihniyetler içimizdeki Atatürk düşmanlığı yapanlardır. Bazı çevrelerce Atatürk’e hakaretin büyük pirim yaptığı aşikârdır. Bu kabul edilemez tavırlar içte ve dışarıda ülkemiz üzerinde emelleri olanların ekmeğine yağ sürdüğünün altını kalın puntolarla çizerim. Olayın köküne inecek olursak bu kişiler aslında en büyük zararı ülkemize, halkımıza ve toprak bütünlüğümüze vermektedirler.
Bugün Atamıza iftira atanlar unutmamalıdır ki Atatürk ibadetimizi doya doya yapalım diye Türkiye Cumhuriyeti Devletini inşa etmiştir.
Bizi ayakta tutan ortak paydalarımız Atatürk, Türklük, Andımız, Türkiye Cumhuriyeti… Gibi olmazsa olmaz değerlerimiz, temel taşlarımız yok edilmeye çalışılarak toplumumuz ne taraftan estiği belli olmayan, devamlı değişkenlik gösteren rüzgârların akımına kaptırılmaya çalışılmıştır.
Lakin unutulmamalıdır ki bu değerlerimiz ülkemizin çimentosudur. Bu olmazsa olmaz değerlerimiz insanımıza manevi bir birliktelik sağlayarak, aidiyet duygusu yüklemektedir. Bu da Millet olmamızın adını ortaya koymaktadır. Bu kavramlar Türk toplumuna cesaret, güç, kuvvet ve güven verirken, ülkemiz üzerinde hain emelleri olanlara korku ve gözdağı vermektedir.
Biz bu değerlerin içini boşaltmaya çalıştıkça güç erkleri tersine dönmektedir. Toplumumuz güç kaybederken, ülkemiz üzerinde hain emelleri olanlarda güç kazanmaktadır.
Gelişen ve değişen Dünya arenasında büyük oyuncu olmak istiyorsak ta geçmişimizi unutmadan, dini ve milli değerlerimize bağlı adaletli bir şekilde, hiç kimseyi ötekileştirmeden akıllı adımları hep beraber atmalıyız.
Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği için; Milli ve Dini konularda tek ses olmak istiyorsak, dış güçlere, pkk’ya, fetö’ye, diğer terör örgütlerine, milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne göz dikenlere karşı çelikten bir ülke olmak istiyorsak; Ehl-i Beyt inancıyla Atatürk etrafında kenetlenerek, Haydar Baş hocamızın bütün miraslarına bilhassa insanlığa adadığı “Milli Ekonomi Modeli’ne”,“Hoş Geldin Atatürk” ve “Birlik mayamız Ehl-i Beyt’tir” felsefesine sahip çıkıp, bu yolda yürümekle mümkündür. Bu eksen bizim huzur, birlik ve kardeşliğimizin teminatıdır.
Buradan hareketle işin vahamet tarafı da milletimizin birliği, devletimizin bütünlüğü için milli ve dini konularda tek ses, tek bilek, tek yürek olamıyorsak vah halimize. Çok büyük bir sorunun olduğuna ve bir şeylerin doğru gitmediğinin farkına varmaktan başka çaremizin olmadığını görmemiz gerekir.
Atatürk’e pervasızca dil uzatanlar Milli ve manevi olarak olayı masaya yatırıp inceleyecek olursak ne kadar yanlış içinde olduklarını göreceklerdir. İkisi de vazgeçilmez değerlerimiz, kırmızıçizgilerimizdir.
Olayı manevi boyutundan yola çıkıp ele alacak olursak, Atatürk’e iftira atan Allah yolunda mücadele veren bir kula iftira atmış olur. Hak çizgisindeki bir insana iftira atan iblisin ta kendisidir. Yâda iblisin değirmenine su taşıyan taşerondur.
Milli boyutunda ise, hayatını hiçe sayarak, hesapsızca, olmayacak dediklerini başararak yurdumuzu düşmandan temizleyerek bağımsızlığımızın kazanılmasına vesile olan bir kişiye ağza alınmayacak, beyinleri yakan iftiralar atarak İsrail’in, Yunan’ın ve ülkemiz üzerinde hain emelleri olanların değirmenine su taşımaktadırlar.
Lakin Türk Milleti azınlık ruhlu bu iblislere ne meydanı bırakır, ne de Atatürk’e sonsuza dek sahip çıkmaktan vazgeçer.
Unutulmamalıdır ki Atatürk mavi gözlü, yakışıklı olduğu için sevilip, sahip çıkılmıyor. Atatürk dürüst, imanlı, ihsanlı, vatansever, bir rol model olarak, ülkemizi düşmanlardan temizleyerek namusumuzu kurtardığı, bizi bağımsız bir ülke yaptığı için seviliyor, sahip çıkılıyor. Ondan dolayı Atatürk Vatandır. Atatürk birleştirici harçtır. O’nun çatısında birleşelim dememizdeki ana sebepte budur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin harcı yokluk içinde samimi duygularla, şehitlerimizin kanı ile karılmıştır. Bu harcı karan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Ülkemizin birliğine musallat olan zihniyetleri bertaraf etmenin yolu Atatürk çizgisinden çıkmadan hareket etmekten geçtiğini hiç unutmamanızı tavsiye ederim.